9/27/2006
Ciglik Vadisi
Eskiden yani gencken,genc bir ogrenciyken,genc bir kizken hergun deftere birseyler yazardim.Bazen icimdeki yazma duygusu oyle cok olurdu ki otobus,vapur dinlemeden cikarip bir kagit bir kalem baslardim yazmaya..
Ama simdilerde,artik ben yazamiyorum.Kalemle kendimi ifade etme(kendime bile)cok zorlasti.Icimden cumleler kuruyor,icimden arkadaslarima mektuplar yaziyorum.Sonra Sebnem Ferahin sarkisi geliyor aklima "artik kisa cumleler kuruyorum"..diye.Sonra bizim ferhan geliyor aklima:)dagiliyor dusunceler..
Simdi benim(hepimizin)sevdigi zamanda,Ramazandayiz.Ailemi,arkadaslarimi,Istanbul'u daha cok ozluyorum boyle zamanlarda.Yanlizlik ve gereksiz sikintilar beni daha cok hirpaliyor..
Bugunlerde bir ciglik vadisine ihtiyacim var,hersey icin aslinda..
(Resimi internette http://thumbs.photo.net/photo/3145463-sm.jpg adresinden aldim.)
Labels:
hayat
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
3 comments:
bir ciglik olup muhtac gonullere ulasabilmen umidi ile hulyam......
"Bir garipsin Åu dünyada
Gülme gülme aÄla gönül!" Yunus
Bir avuç gönül-eri, bir düzine meçhûl kutsilerdir garipler. Ah edip inleyen, sînesini yakıp sızlayan, gönül verdiÄi yüce hakikatlardan ötürü dövülüp kovulan; her gün yıÄın yıÄın gailelerle burun buruna gelen; her dem ayrı bir ölümle tehdit edilen, her an horlanıp hakîr görülen; iÅte garip budur.
Garip, yurdundan yuvasından uzak kalan, dostundan, ahbabından ayrı düÅen deÄildir. O, yaÅadıÄı dünya içinde bulunduÄu toplum itibariyle hâlinden, yolundan anlaÅılmayan; yüksek ideâlleri, ötelere ait düÅünceleri, baÅkaları uÄruna Åahsî zevklerinden fedakârlıÄı ve fevkalâde himmet ve azmiyle, kendi toplumunun kanunlarıyla sık sık zıtlaÅıp çakıÅan, çevresi tarafından yadırganıp irdenen ve her davranıÅıyla garipsenen insandır.
Yardımlarına koÅtuÄu yıÄınlar onu, kâh azarlayıp kapı kapı kovar, kâh derdest edip zindanlara tıkar, kâh memleket memleket sürgünlere yollar, kâh onun için daraÄaçları hazırlar "aman vermen öldürün!" der çıÄlıklar atarlar. O ise yıÄın yıÄın tehlikelerin kol gezdiÄi bu atmosferde, her an ayrı bir ölümle pençeleÅir, her lâhza ayrı bir maÄdurun imdadına koÅar; zaman olur, bir Heraklit gibi tehlikelerin üzerine yürür, an gelir, bir itfaiye eri gibi çevreyi saran ateÅleri göÄüsler ve zaman olur Åefkatli bir ana gibi hep inler. Etraf cefadan, garip de vefadan asla usanmaz..!
Garip, içinde yaÅadıÄı cemiyetle içli dıÅlı olamadıÄı, onunla sürekli diyalog kuramadıÄı için, maddî açıdan çok defa, kendini yalnız ve gurbette hisseder. Ne var ki baÅtan baÅa ruhunu saran diÄergâmlık hissi ve baÅkaları adına var olma düÅüncesi, ona gurbet ve yalnızlıÄı unutturacak kadar derin ve çok buudludur. Bir ân yalnızlık hissedip inlese bile, ruhunda kurduÄu mefkûrevî dünyalarla, çok zaman mutlu ve bahtiyardır.
Garipler; baharda, baÅını topraktan erken çıkaran çemenlere benzerler. TopraÄın ortaya çıktıÄı her yerde, bu Åafak çiçekleri, karla buzla burun buruna gelir ve yer yer soÄuÄu, donu aÅarak geçip, bir ulu kavga baÅlatırlar tipiye, borana karÅı. Evet, alaca karda beyaz tülbentleriyle, güneÅe gamze çakıp cilveler atan kar çiçekleri ne ise gökler ötesi âlemlere göre, bin çıÄlık aydınlıÄa koÅan garipler de odur. Kara, cemre düÅmeden; henüz buzlar erimeden ortaya çıkarlar. Güç bela varlıklarını sürdürür, karÅılarına çıkan tehlikelerle pençeleÅir, yara alır, hırpalanır ve çok defa dünya zevki nâmına bir Åey tadıp duymadan "harab olup, turâb olup" giderler. Giderler ama gidiÅleri de merdâne olur. TopraÄın baÄrına sinip, bir kaç sümbülü netice vermeden gitmezler. Onlar "bir ölür yirmi dirilirler!.."
Garipler, ölü toplumlara hayat sunmak, onlara kaybettikleri deÄerleri yeniden iâde etmek için, bir düzine mukaddeslerden mukaddes düÅüncelerle, her Allah'ın günü toplumun kapısına dikilir, kapının tokmaÄına birkaç defa asılır, sonra ruhunun ilhâmlarını haykırır ve geriye dönerler. Bu uÄurda, tartaklanır, azar iÅitir, defalarca kovulurlar; ama kat'iyyen yılmaz, usanmaz ve hele aslâ darılmazlar. Onlar gözleri her ân ötelerde ve bir diriliÅ müjdesi beklemektedirler güneÅin her doÄup batıÅıyla. Her yeni günle, taptaze bir Åevk kazanır ve soluk soluÄa köÅeyi bucaÄı tutar, yıÄınlara Hızır çeÅmesine giden yolu gösterirler.
Onları anlayıp hemhâl olanlar ebedî varlıÄa ererler. Onlardan uzak kalanlar "ebed-müddet" ölüp giderler. Onlar Cibril'le hem-bezm (1) olmuÅ, Hızır'la elli defa buluÅmuÅlardır. Bu itibarla, uÄradıkları yerler yemyeÅil ve ayaklarına iliÅen toprak hayat iksiri gibidir.
Küfürler, ilhâdlar, dalâletler onların eritici solukları karÅısında buz gibi erir gider; çorak yerler onların nefesleriyle Ä°rem baÄlarına döner.
Onlar, daima ızdıraplıdırlar. BaÄrında yetiÅtikleri toplumun deÄiÅip duran duygu ve düÅünceleri, bozulup giden töreleri karÅısında, her ân inkîsardan inkîsara düÅer ve iki büklüm olurlar. Ne var ki aynı zamanda imanlı, ümitli ve fevkalâde gerilim içindedirler. Zaman zaman yalnız, kimsesiz kaldıkları ve toplumdan hakaret gördükleri olur. Ancak, dâima neÅeli ve huzur içindedirler.
"ÃÅina bir çehre yok ve sanki etraf bomboÅ,
Yollar eÄri büÄrü ve yokuÅlardan da yokuÅ,
Ãile, ızdırap, çıÄlık, inilti iÅte yol!
Her Åeye raÄmen bu yol ne tatlı ve gariplik ne hoÅ!"
Garibin kırık kalbinde ve bulanık bakıÅlarında bin hüzün ve bin keder nümayândır. (2) Ä°niltileriyle o, Adem Nebi'yi (as) âh u efganıyla da Davut Peygamber'i (as) hatırlatır. Yad ellere düÅtüÄü, azar görüp dost ikliminden uzaklaÅtıÄı için: "Cüdâ düÅtüm güzellerden derem vâ-hasretâ Åimdi!" der sızlanır ve iÅtiyakla vuslat gününü, yâr ile hemdem olacaÄı ânı bekler. Bekler de buhurdanlar gibi tütüp duran gönlüne, rahmet ilinden esip esip gelen yellerle, her an ayrı bir visâle, ayrı bir Åevke erer. Bir de ruhunun ilhâmlarını sînelerine boÅaltabilecek âÅina gönüller bulursa, büsbütün coÅar ve bir çaÄlayana döner garip. Ve artık aÅk ile girdiÄi bu yolda, serveti yaÄma olup gitse, ocaÄı sönse de gam izhâr eylemez garip. Hele milletinin ruhuna saldıÄı kıvılcımların, bir baÅtan bir baÅa bütün ülkeyi sardıÄını gördükçe, baÅı cennetlere ermiÅ gibi "dost dost!" deyip sonsuzluÄa pervâz eder garip!..
Bin müjde gariplere! Bin muÅtu, fitnenin, fesadın ortalıÄı kasıp kavurduÄu bir dönemde, ümit ve itmi'nân soluyanlara, umumun huzur ve mutluluÄu için Åahsî haz ve zevklerini unutanlara!
Bir de kendi ülkesinde, kendi insanına, kendi harsına karÅı her gün biraz daha yabancılaÅan garipler, daha doÄrusu gariban vardır ki, hüzün ve ızdıraplarıyla öncekilere çok benzerler. Ama bunlar, derbeder, periÅan, ümitsiz ve inançsızdırlar. Hele, kalbî ve ruhî hayatları itibariyle tamamen fersiz ve dermansız kimselerdir. Bunların gündüzleri gecelerinden daha karanlık, geceleri zalâm zalâm üstüne (3) kabri andırır. Binbir paradoksun ruhları aÅındırdıÄı, kökten ve benlikten mahrum bu sefiller, âdeta insan-altı bir sınıfı temsil etmektedirler. Hatta akıllarının, ruhlarına yaÄdırdıÄı endiÅe ve elemlerle, hayattan lezzet alma noktasında, daha aÅaÄı bir seviyeye itilmiÅlerdir. İçleri kapkaranlık; düÅünceleri sisli, bakıÅları bulanık ve dimaÄlarında yıÄın yıÄın çözüm bekleyen bilmecelerle daha çok cehennemdekileri hatırlatmaktadırlar. Onların yaÅadıkları bu hayata hayat demek çok zordur. Ama nazarlarında ölüm bir hiçlik olduÄu için, bütün bütün tereddüt ve kuÅkudan ibaret olan bu hayatı tercihten baÅka da çareleri yoktur.
Onlar için hayat bir azap; insan olmak ayrı bir musibet; ölüm bir girdap, bir karadelik; varlık bir kaos; acı duymamanın tek yolu sarhoÅluk.
Bin nefrin bu türlü düÅünceye ve böyle sefillere! Yazıklar olsun bu türlü gariplere!
Sevgili Hülya yazını okuduÄumda aktarmak için cümleler oluÅmuÅtu, ZehracıÄın yorumunu okuduÄumda söylenebilecek herÅey söylenmiÅ, yazılabilecek herÅeyin yazıldıÄını gördüm.
Zaman zaman hissedsedebiliyoruz bu tarz duygular, gönüller yakın olsun, gönlün, yüreÄin göz alabildiÄince, yemyeÅil uzanan bir ovanın ferahlıÄla dolsun diyorum.
Sevgili Hulya "Ciglik Vadisi" ne gittiginde benide yanina almayi unutma. Tamam mi?:)) Serap
Post a Comment